Blog

Samsun Psikolog Merkezi Blog Yazıları

Kişilik Bozuklukları Nelerdir? Tanı ve Tedavisi Nasıl Yapılır?

Kişilik bozuklukları, kişinin düşünce, his ve davranışlarında kalıcı ve yaygın olan işlevsellik sorunlarıyla kendini gösteren, bireyin hayatını olumsuz etkileyen zihinsel sağlık durumlarıdır. Bu bozukluklar, kişinin kendisi ve başkaları ile olan ilişkilerinde sorun yaşamasına neden olabilir. Genellikle ergenlik ya da genç yetişkinlik döneminde belirtiler gösterir ve zamanla daha belirgin hale gelir. Kişilik bozukluklarının tanı ve tedavi süreci oldukça kapsamlıdır ve bireyin yaşam kalitesini artırmayı hedefleyen çeşitli yöntemler içerir.

Kişilik Bozukluklarının Türleri

Kişilik bozuklukları, genellikle üç ana küme altında sınıflandırılır. Bu kümeler, bozuklukların temel özelliklerine göre gruplandırılır:

Küme A: Garip veya Eksantrik Davranışlar

Bu grupta yer alan kişilik bozuklukları, kişiler arası ilişkilerde garip ya da eksantrik davranışlarla karakterizedir.

  1. Paranoid Kişilik Bozukluğu: Kişi, başkalarına karşı sürekli bir güvensizlik ve şüphe içinde olur. Çevresindeki insanların kötü niyetli olduğunu düşünür ve onlara güvenmekte zorlanır.
  2. Şizoid Kişilik Bozukluğu: Sosyal ilişkilerden uzak duran, duygusal olarak soğuk ve içine kapanık bireylerde görülür. Çoğunlukla yalnız kalmayı tercih ederler ve başkalarına karşı ilgisizdirler.
  3. Şizotipal Kişilik Bozukluğu: Kişi, sıra dışı inançlara, düşüncelere veya algılara sahip olabilir. Garip konuşmalar ve davranışlar sergiler ve yakın ilişkiler kurmakta zorlanır.

Küme B: Dramatik, Duygusal veya Dengesiz Davranışlar

Bu kişilik bozuklukları, aşırı duygusal, dramatik ya da dengesiz davranışlarla karakterize edilir.

  1. Antisosyal Kişilik Bozukluğu: Kişi, başkalarının haklarına saygı duymakta zorlanır, yasaları ihlal edebilir ve empati yeteneğinden yoksundur. Genellikle dürtüsel ve sorumsuz davranışlar sergiler.
  2. Borderline (Sınırda) Kişilik Bozukluğu: Duygu durumunda ani değişiklikler, ilişkilerde dengesizlik, kendilik algısında belirsizlik ve dürtüsel davranışlar ile karakterizedir. Kişiler, yoğun terk edilme korkusu yaşarlar.
  3. Histrionik Kişilik Bozukluğu: Dikkat çekme ihtiyacı duyan, abartılı ve dramatik davranışlarla kendini gösterir. Kişiler genellikle ilgi odağı olmadıklarında rahatsızlık hissederler.
  4. Narsistik Kişilik Bozukluğu: Kişinin kendini aşırı önemli görmesi, başkalarından hayranlık beklemesi ve empati yoksunluğu ile karakterizedir. Kendini üstün gören bu kişiler, eleştiriye tahammülsüzdür.

Küme C: Anksiyete veya Korkuya Dayalı Davranışlar

Bu grupta yer alan kişilik bozuklukları, genellikle kaygılı veya korkulu davranışlarla karakterizedir.

  1. Kaçıngan Kişilik Bozukluğu: Eleştirilme veya reddedilme korkusu nedeniyle sosyal ilişkilerden kaçınma eğilimi gösterir. Kişi, başkalarına karşı aşırı hassas ve utangaçtır.
  2. Bağımlı Kişilik Bozukluğu: Kendi başına karar vermekte zorlanır ve başkalarının desteğine bağımlıdır. Ayrılma veya yalnız kalma durumlarında yoğun kaygı hisseder.
  3. Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu (OKKB): Mükemmeliyetçilik, detaylara aşırı önem verme ve kontrol ihtiyacı ile karakterizedir. Esneklik ve verimlilikten ödün vererek, kurallara sıkı sıkıya bağlı kalırlar.

Kişilik Bozukluklarının Tanısı

Kişilik bozukluklarının tanısı, genellikle kapsamlı bir değerlendirme sürecini içerir. Bu değerlendirme, ruh sağlığı uzmanları (psikiyatrist veya klinik psikologlar) tarafından yapılır ve şu aşamaları kapsar:

  1. Psikiyatrik Değerlendirme: Kişinin geçmiş yaşam öyküsü, semptomları, ilişkileri ve işlevselliği değerlendirilir. Bu süreçte, belirtilerin süresi ve şiddeti önemlidir.
  2. Psikolojik Testler: Kişilik bozukluklarını belirlemeye yönelik özel psikolojik testler uygulanabilir. Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri (MMPI) gibi testler, kişilik bozukluklarının varlığını ve türünü saptamaya yardımcı olabilir.
  3. Gözlem ve Görüşme: Tanı sürecinde, bireyin davranışları ve düşünce kalıpları incelenir. Görüşme sırasında bireyin diğer insanlarla olan ilişkisi, duygu durumları ve benlik algısı da dikkate alınır.

Kişilik Bozukluklarının Tedavi Yöntemleri

Kişilik bozukluklarının tedavisinde kullanılan yöntemler, bozukluğun türüne ve şiddetine göre farklılık gösterebilir. Kişilik bozuklukları kronik rahatsızlıklar olduğu için tedavi süreci uzun vadeli ve kapsamlı bir yaklaşımı gerektirir.

  1. Psikoterapi: Kişilik bozukluklarının tedavisinde en etkili yöntem psikoterapidir. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), Diyalektik Davranış Terapisi (DDT) ve Şema Terapisi gibi çeşitli terapi türleri kullanılabilir.
    • Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Bu terapi, bireyin olumsuz düşünce kalıplarını tanımasına ve değiştirmesine yardımcı olur. Özellikle anksiyete veya korku temelli kişilik bozukluklarında etkili olabilir.
    • Diyalektik Davranış Terapisi (DDT): Özellikle borderline kişilik bozukluğu tedavisinde kullanılan bir terapi türüdür. Bireyin duygu düzenleme becerilerini geliştirmesine ve kriz durumlarıyla başa çıkmasına yardımcı olur.
    • Şema Terapisi: Kişinin çocukluk döneminden gelen olumsuz inançları ve davranış kalıplarını tanımasını ve değiştirmesini sağlar. Birçok kişilik bozukluğunda etkili olabilir.
  2. İlaç Tedavisi: İlaç tedavisi, kişilik bozukluklarının belirtilerini hafifletmek için kullanılabilir ancak tek başına kişilik bozukluğunu tedavi etmez. Anksiyete, depresyon veya dürtüsellik gibi ek semptomları yönetmek için antidepresanlar, antipsikotikler veya anksiyolitikler reçete edilebilir.
  3. Grup Terapisi: Grup terapileri, kişilik bozukluğu olan bireylerin sosyal becerilerini geliştirmelerine yardımcı olabilir. Bu süreçte bireyler, diğerlerinin deneyimlerini dinleyerek ve kendi duygularını paylaşarak sosyal etkileşimlerde kendilerini daha rahat hissedebilir.
  4. Aile Terapisi: Kişilik bozukluğu olan bireylerin aile üyeleriyle ilişkilerini iyileştirmek ve aile içi iletişimi geliştirmek amacıyla uygulanır. Bu terapi, aile üyelerinin de rahatsızlık hakkında bilgi sahibi olmasını ve destekleyici bir yaklaşım geliştirmelerini sağlar.

Kişilik Bozuklukları ile Başa Çıkma

Kişilik bozuklukları, hem bireyin kendisi hem de çevresindekiler için zorlayıcı olabilir. Bu durumla başa çıkmada bireyin kendisini tanıması, terapi sürecine bağlı kalması ve destekleyici sosyal çevresinden faydalanması büyük önem taşır. Kişilik bozuklukları kronik ve kalıcı rahatsızlıklar olabilir; ancak, terapi ve destek ile bireylerin yaşam kalitesi artırılabilir ve ilişkilerdeki sorunlar iyileştirilebilir.

  • Kendi Farkındalığını Artırmak: Kişilik bozukluğu olan bireylerin, belirtilerinin ve tetikleyicilerinin farkında olmaları tedavi sürecini olumlu yönde etkileyebilir.
  • Destekleyici Bir Çevreye Sahip Olmak: Aile ve arkadaş desteği, kişilik bozukluğu olan bireylerin tedaviye uyumunu artırabilir ve başa çıkma süreçlerinde yardımcı olabilir.
  • Düzenli Terapiler: Psikoterapiler, kişilik bozukluklarının yönetiminde sürekli bir destek sağlar. Terapi sürecine düzenli katılım, bireyin ilerleme kaydetmesine yardımcı olur.

Kişilik bozuklukları, bireyin kendisi ve çevresi ile olan ilişkilerinde zorluk yaşamasına yol açan ciddi rahatsızlıklardır. Bu bozukluklar, kişinin yaşam kalitesini ve genel işlevselliğini olumsuz etkileyebilir. Tanı süreci, uzman bir ruh sağlığı profesyonelinin yardımıyla gerçekleştirilir ve tedavi, kişinin ihtiyaçlarına ve bozukluğun türüne göre şekillendirilir. Tedavi sürecinde psikoterapi, ilaç tedavisi ve sosyal destek oldukça etkilidir. Kişilik bozukluğu olan bireyler, doğru tedavi ve destek ile hayatlarını daha sağlıklı bir şekilde sürdürebilirler.

Anksiyete Nedir?

Anksiyete, genellikle “kaygı” veya “endişe” olarak tanımlanan ve kişinin gelecekle ilgili bir belirsizlik ya da tehlike hissi yaşadığı duygusal bir durumdur. Günlük yaşamda herkesin zaman zaman kaygı duyması normaldir; sınav, iş görüşmesi veya önemli bir karar verme gibi durumlarda anksiyete hissi oluşabilir. Ancak anksiyete bozukluğu, kişinin yaşamını olumsuz yönde etkileyen, sürekli ve yoğun kaygı durumu ile kendini gösterir. Anksiyete bozuklukları, bireylerin günlük aktivitelerini yerine getirmekte zorlanmasına, sosyal ilişkilerde sorunlar yaşamasına ve genel yaşam kalitesinin düşmesine yol açabilir.

Anksiyete Türleri

Anksiyete tek bir türden oluşmaz; aksine, farklı tetikleyicilere ve semptomlara sahip birçok türü vardır. Yaygın olarak bilinen anksiyete türleri şunlardır:

  1. Genelleşmiş Anksiyete Bozukluğu (GAB): Kişinin günlük olaylar ve durumlar hakkında sürekli olarak aşırı kaygı duyması durumudur. Belirli bir tetikleyici olmadan uzun süre devam eden bir endişe hali söz konusudur.
  2. Panik Bozukluğu: Ani ve beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan panik ataklar ile karakterizedir. Panik atak sırasında kişi yoğun korku, nefes darlığı, kalp çarpıntısı gibi fiziksel semptomlar yaşar ve sıklıkla öleceğini ya da kontrolünü kaybedeceğini düşünür.
  3. Sosyal Anksiyete Bozukluğu: Toplum içinde veya sosyal ortamlarda olumsuz değerlendirilme korkusuyla kişinin kaygı hissetmesidir. Bu kişiler, başkalarının önünde konuşmaktan, yemek yemekten veya performans sergilemekten çekinirler.
  4. Fobi: Belirli bir nesne, durum veya canlıya karşı aşırı ve irrasyonel bir korkudur. Örneğin, uçak korkusu, yükseklik korkusu veya kapalı alan korkusu gibi.
  5. Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu: Çoğunlukla çocuklarda görülen bu bozukluk, sevilen bir kişiden veya güvenli bir ortamdan ayrılma durumunda ortaya çıkan aşırı kaygıdır.
  6. Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB): Kişinin istemediği halde zihnine gelen ve tekrar eden düşünceler (obsesyon) nedeniyle, rahatlamak için belirli davranışları sürekli tekrar etmesi durumudur.

Anksiyete Belirtileri Nelerdir?

Anksiyete belirtileri kişiden kişiye değişebilir ve hem fiziksel hem de psikolojik semptomlarla kendini gösterebilir. Yaygın anksiyete belirtileri şunlardır:

  • Fiziksel Belirtiler: Kalp çarpıntısı, terleme, baş dönmesi, mide bulantısı, nefes darlığı, kas gerginliği, titreme gibi fiziksel belirtiler sıkça görülür.
  • Psikolojik Belirtiler: Sürekli olarak kötü bir şey olacakmış hissi, huzursuzluk, odaklanma zorluğu, sabırsızlık, sürekli tetikte olma ve gerginlik hali.
  • Davranışsal Belirtiler: Kaçınma davranışı, sosyal ortamlardan uzaklaşma, iş veya okul gibi sorumluluklardan kaçınma gibi davranışsal değişiklikler görülebilir.

Anksiyetenin Nedenleri

Anksiyete bozukluklarının nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik, biyolojik, çevresel ve psikolojik faktörlerin bir arada etkili olduğu düşünülmektedir. Anksiyeteyi tetikleyen başlıca faktörler şöyle sıralanabilir:

  1. Genetik Yatkınlık: Ailesinde anksiyete bozukluğu olan bireylerde anksiyete görülme olasılığı daha yüksektir.
  2. Biyolojik Faktörler: Beyindeki kimyasal dengesizlikler, özellikle serotonin, dopamin gibi nörotransmitterlerdeki değişiklikler anksiyeteyi etkileyebilir.
  3. Çevresel Faktörler: Travma, çocuklukta yaşanan stresli deneyimler, maddi sıkıntılar veya iş kaybı gibi çevresel stresörler anksiyeteyi tetikleyebilir.
  4. Psikolojik Faktörler: Düşük benlik saygısı, kaygılı bir kişilik yapısı, geçmiş olumsuz deneyimler de anksiyete riskini artırabilir.

Anksiyete Tedavi Yöntemleri

Anksiyete bozukluğu tedavisinde hem psikolojik hem de ilaç tedavileri kullanılabilir. Tedavi, kişinin anksiyete seviyesine ve yaşadığı belirtilere göre belirlenir. Yaygın tedavi yöntemleri şunlardır:

  1. Psikoterapi: Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) anksiyete tedavisinde en çok kullanılan terapi türüdür. Bu terapi, kişiyi kaygı yaratan düşünce kalıplarını değiştirmeye odaklanır. Maruz bırakma terapisi, sosyal beceri eğitimi gibi terapiler de anksiyete tedavisinde etkili olabilir.
  2. İlaç Tedavisi: Antidepresanlar ve anksiyolitikler, özellikle orta ve şiddetli anksiyete bozukluklarında kullanılır. Ancak ilaç tedavisi, doktor kontrolünde yapılmalı ve düzenli olarak takip edilmelidir.
  3. Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme, yeterli uyku ve sosyal destek anksiyete tedavisini destekleyebilir. Özellikle yoga, meditasyon, nefes egzersizleri gibi gevşeme teknikleri, anksiyetenin azaltılmasında etkili olabilir.

Anksiyete ile Başa Çıkma Yöntemleri

Anksiyete ile başa çıkmak için kullanılabilecek birçok teknik vardır. Bunlar, kişinin hem fiziksel hem de zihinsel olarak rahatlamasına yardımcı olabilir:

  • Nefes Egzersizleri: Derin nefes almak, kişinin kalp atışını düzenler ve vücutta rahatlama sağlar. Anksiyete sırasında uygulanan bu teknikler, sakinleşmeye yardımcı olur.
  • Gevşeme Teknikleri: Meditasyon, yoga ve mindfulness gibi gevşeme teknikleri, anksiyeteyi azaltmada oldukça etkilidir. Bu teknikler, kişinin anda kalmasını sağlayarak kaygı verici düşünceleri kontrol altında tutmasına yardımcı olur.
  • Sosyal Destek: Anksiyete yaşayan bir bireyin sevdikleriyle iletişim kurması ve destek alması önemlidir. Yalnız olmadığını hissetmek, kaygıyı azaltmaya yardımcı olabilir.
  • Küçük Hedefler Belirlemek: Büyük hedefler yerine, günlük küçük hedefler koymak kişinin motivasyonunu artırabilir. Bu hedeflere ulaştıkça kişi kendini daha iyi hissedecektir.

Anksiyete, modern yaşamın getirdiği stres ve belirsizliklerle birlikte birçok kişinin yaşadığı bir durumdur. Anksiyete bozukluğu, profesyonel yardım ve çeşitli tedavi yöntemleriyle yönetilebilir ve kişinin hayat kalitesini artırabilir. Anksiyete ile başa çıkmak için uygulanan yöntemler, kişiye göre değişiklik gösterse de, sağlıklı bir yaşam tarzı, sosyal destek ve psikoterapi, kaygı bozukluklarının yönetiminde etkili olabilir.

Depresyon Nedir?

Depresyon, günümüzde giderek artan ve çok sayıda insanı etkileyen ciddi bir ruh sağlığı sorunudur. Kişinin hayat kalitesini önemli ölçüde düşüren bu durum, sadece duygusal bir rahatsızlık olarak değil, aynı zamanda fiziksel sağlık üzerinde de olumsuz etkiler yaratabilecek bir hastalık olarak kabul edilir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, depresyon dünya çapında milyonlarca insanı etkileyen en yaygın zihinsel bozukluklardan biridir ve bireyin sosyal ilişkilerden iş performansına kadar hayatının çeşitli alanlarında zorluklar yaşamasına neden olabilir.

Depresyonun Tanımı ve Türleri

Depresyon, kişide sürekli bir üzüntü hali, ilgi kaybı ve genel bir keyifsizlik durumuna yol açan bir ruh hali bozukluğudur. Ancak depresyon tek bir tür değildir ve çeşitli şekillerde kendini gösterebilir. En sık görülen depresyon türleri şunlardır:

  1. Majör Depresyon: En yaygın depresyon türüdür. Kişi hemen her gün derin bir üzüntü, isteksizlik ve düşük enerji hisleri ile yaşar. Günlük aktivitelerden keyif almakta zorlanır ve genellikle uyku düzeni ile iştah gibi temel ihtiyaçlarda değişiklikler gözlemlenir.
  2. Distimik Bozukluk: Diğer adıyla “Kronik Depresyon,” majör depresyona göre daha hafif fakat daha uzun süre devam eden bir türdür. Kişinin günlük hayatını büyük ölçüde etkilemese de, sürekli bir melankoli hali mevcuttur.
  3. Doğum Sonrası Depresyon: Genellikle doğumdan sonra ortaya çıkar ve annelerin duygusal, fiziksel ve zihinsel sağlığını etkiler. Hormonal değişiklikler ve yeni sorumluluklar bu tür depresyonun gelişiminde etkilidir.
  4. Mevsimsel Duygu Durum Bozukluğu: Kış aylarında günlerin kısalması ve güneş ışığına maruz kalma süresinin azalması ile tetiklenebilir. Bu dönemde kişi daha fazla uyuma isteği, enerji kaybı ve umutsuzluk gibi belirtiler yaşayabilir.

Depresyon Belirtileri Nelerdir?

Depresyonun en belirgin belirtileri arasında sürekli üzüntü hali, isteksizlik, düşük enerji seviyesi ve uyku problemleri yer alır. Ancak depresyonun belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir ve belirtiler her zaman aynı yoğunlukta olmayabilir. Yaygın belirtiler şöyle sıralanabilir:

  • Sürekli üzgün, boşlukta veya umutsuz hissetme
    Günlük aktivitelerden zevk alamama, hobi veya sosyal etkinliklere ilgi kaybı
    Uykusuzluk ya da aşırı uyuma isteği
    İştah kaybı veya aşırı yeme, buna bağlı olarak kilo değişiklikleri
    Düşük enerji, halsizlik ve yorgunluk
    Odaklanmada, karar vermede ve düşünceleri organize etmede güçlük çekme
    Ölüm veya intihar düşünceleri
    Fiziksel ağrılar ve sindirim sorunları gibi tıbbi bir nedeni olmayan semptomlar

Depresyonun Nedenleri

Depresyon, birçok farklı etmenin bir araya gelmesiyle ortaya çıkabilir. Genetik, biyolojik, çevresel ve psikolojik faktörlerin bir kombinasyonu, depresyon riskini artırabilir. Başlıca depresyon nedenleri şunlardır:

Genetik Yatkınlık: Depresyon, aile üyelerinde varsa, kişide de görülme olasılığı artar. Genetik faktörler depresyon riskini etkileyebilir, ancak tek başına depresyonun sebebi değildir.

Biyolojik Faktörler: Beyinde serotonin, dopamin gibi nörotransmitterlerin dengesizliği, depresyon riskini artırabilir. Ayrıca hormonlardaki değişiklikler de depresyona yol açabilir.

Çevresel Faktörler: Yaşam olayları, travmalar, çocuklukta yaşanan olumsuz deneyimler, iş kaybı, maddi sorunlar, aile içi çatışmalar ve sosyal izolasyon gibi çevresel etkenler depresyonu tetikleyebilir.

Psikolojik Faktörler: Kişinin düşük benlik saygısı, sürekli eleştiren bir iç sese sahip olması, kaygı ve stres gibi durumlarla baş edememesi depresyon riskini artırabilir.

Depresyon Tedavi Yöntemleri

Depresyon tedavisinde kişinin ihtiyaçlarına ve depresyonun şiddetine göre çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Yaygın tedavi yöntemleri arasında ilaç tedavisi, psikoterapi ve yaşam tarzı değişiklikleri bulunur.

İlaç Tedavisi: Antidepresanlar, beyin kimyasını etkileyerek depresyon belirtilerini azaltmaya yardımcı olabilir. Ancak ilaç tedavisi doktor kontrolünde uygulanmalı ve düzenli olarak takip edilmelidir.

Psikoterapi: Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), depresyon tedavisinde etkili bir yaklaşımdır. Kişinin olumsuz düşünce kalıplarını tanımasına ve değiştirmesine yardımcı olur. Diğer terapi türleri arasında psikodinamik terapi ve kişilerarası terapi de yer alır.

Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Egzersiz yapmak, sağlıklı beslenmek, düzenli uyumak ve sosyal destek almak depresyon tedavisini destekleyici unsurlar arasındadır. Özellikle fiziksel aktivite, beyinde mutluluk hormonları olarak bilinen endorfinlerin salgılanmasına katkıda bulunur.

Depresyon ile Başa Çıkma Yöntemleri

Depresyonla başa çıkmak zorlayıcı olabilir, ancak bazı stratejiler bu süreci daha yönetilebilir hale getirebilir:

Destek Almak: Depresyonda olan kişinin, aile ve arkadaşlarından destek alması son derece önemlidir. Yalnız olmadığını hissetmek, kişinin iyileşme sürecinde pozitif bir etkiye sahip olabilir.
Günlük Rutini Koruma: Her gün aynı saatlerde kalkmak, yemek yemek ve uyumak, kişinin günlük hayatını daha düzenli hale getirebilir. Rutinin sağladığı istikrar, depresyon belirtilerini azaltabilir.
Küçük Hedefler Belirlemek: Depresyondaki kişi için büyük hedefler koymak zorlayıcı olabilir. Bu nedenle, günlük küçük ve ulaşılabilir hedefler belirlemek kişinin motivasyonunu artırabilir.
Fiziksel Aktivite: Düzenli egzersiz, depresyonun semptomlarını hafifletebilir. Fiziksel aktivite sırasında salgılanan endorfinler, kişinin ruh halini iyileştirmeye yardımcı olabilir.

Depresyon, kişinin hayatını etkileyen ciddi bir ruh sağlığı sorunudur ve profesyonel destek alınarak tedavi edilebilecek bir hastalıktır. Depresyonun türleri, belirtileri ve nedenleri çok çeşitli olabilir ve her birey için farklı bir deneyim oluşturabilir. Tedavi sürecinde hem profesyonel yardım almak hem de yaşam tarzında yapılacak olumlu değişiklikler kişinin iyileşme sürecini destekleyebilir.

Kişilik Bozuklukları Nelerdir? Tanı ve Tedavisi Nasıl Yapılır?

Kişilik bozuklukları, kişinin düşünce, his ve davranışlarında kalıcı ve yaygın olan işlevsellik sorunlarıyla …

Anksiyete Nedir?

Anksiyete, genellikle “kaygı” veya “endişe” olarak tanımlanan ve kişinin gelecekle ilgili bir belirsizlik ya …

Depresyon Nedir?

Depresyon, günümüzde giderek artan ve çok sayıda insanı etkileyen ciddi bir ruh sağlığı sorunudur. Kişinin hayat …